![]() |
Ben Hakkı’yı Ankara Bahçelievler’den tanıyorum. Erkanilerin komşusuydu, 35. Sokak’ta oturuyordu, biz ise 28. Sokak’ta. Kendisi 6 Aralık 1946’da Bolu’da doğmuş. Babasının görevi nedeniyle Ankara’ya taşınmışlar. Erken yaşta annesini kaybediyor. Hepimiz Ankara Bahçelievler Ortaokulu’ndan mezun olduk. Biz Deneme Lisesi’ne gittik, Hakkı ise Cumhuriyet Lisesi’ni bitirdi. Sonra ben Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nde okuyordum. Bu arada duyduk ki Namık Pak, Tarık Çelik ve İsmail Hakkı Fen Fakültesi’nde okuyorlar ve çok başarılılarmış. Burhan Cahit Hocamız onlarla özel olarak ilgileniyor, yazları da eğitiyordu onları. 1968’de mezun oldular. Çok donanımlı oldukları için Burhan Hocamız onları Amerika’ya okumaya gönderdi. Hakkı, Colorado (Boulder) Üniversitesi’ne gitti.
Ben Wyoming’te okuyordum. Erkani’yi çok iyi tanıyordum, çünkü birlikte top oynamışlığımız vardı. Hakkı’nın abisi Tevfik de arkadaşımdı. Wyoming’de üniversite takımında futbol oynuyordum. Bir maç için Boulder’a gittik, orada Erkani’yi gördüm; yanında Hakkı ve Haluk Beker vardı. Hakkı’yla orada tekrar karşılaştık. Haluk Beker ve Hakkı, Asım Barut Hoca'nın yanında doktora yapıyorlardı. Bir gün Erkani ve Hakkı Laramie’ye, bize geldiler. Hakkı beni sevdi; çünkü ben sol tarafta bulunuyordum, o da öyleydi. Ayrıca biraz bağlama çalıyordum, o da Hakkı’nın hoşuna gitti. Böylece iyice dost olduk. Erkani vatan hasreti ile mantı yapardı, o günlerine ben de giderdim. Boulder’da Hakkı’yla sık sık karşılaşır, dertleşirdik. Hakkı bizden önce Türkiye’ye döndü, doktorasını alıp gelmişti. Bir iki sene sonra ben de döndüm. Hakkı’yı Ankara Fen Fakültesi’nde buldum. Beni de çağırdı, ama ben orada çalışmak istemiyordum; Hacettepe’ye girmek üzereydim. O “gel” dedi, ama ben Hacettepe’de işe başladım. Sonra ailecek görüşmeye başladık. Hakkı, Zuhal’le evlendi. Bazen cumartesileri sabahtan gelirlerdi, Hakkı habire kitap okurdu. Birlikte rakı içerdik. İki kızları oldu: Firdevs ve Nadire. Firdevs fizikçi, Nadire ise biyolog oldu.
İsmail Hakkı, Erkani Keyman ve Önder Pekcan Boulder'da maç izlerken; yıl 1972. |
Aslında Hakkı’yı Ankara’dan da tanımam lazımdı, çünkü abisi Tevfik bizim Deneme Lisesi’nde okumuştu. Çok iyi bir iç mimar ve sanatçıydı. Babaları orman mühendisiydi, güzel orman resimleri yapıyordu. Hakkı da olağanüstü resim çizerdi. Hatta sergisi bile oldu. Benim resmimi kara kalemle beş dakikada çiziverdi ve imzaladı, sene 1976.
Askeri Baran, Hakkı ve birkaç kişi Diyarbakır’a gidip oradaki üniversitenin fizik bölümünü geliştirmeye karar verdiler. “Biz sol taraftayız, ülkemize yardım edeceğiz” dediler. Ancak 1980 darbesi olunca Askeri Baran ve İsmail Hakkı üniversiteden kovuldu, işsiz kaldılar. Sonra Trakya Üniversitesi’ne gittiler. Hakkı orada görev aldı. Askeri Baran rektör seçildi ama Turgut Özal onay vermedi. Hakkı dekanlık yaptı, uzun süre orada kaldı. Ben de bir yıl Trakya Üniversitesi’ne gittim. Akşamları Hakkı’yla Meriç kıyısında oturup rakı içer, sohbet ederdik. Sonra ben İstanbul Teknik Üniversitesi’ne devam ettim. Hakkı ise önce TÜBİTAK’a geçti. O sırada Namık Kemal Pak TÜBİTAK başkanıydı. Feza Gürsey Enstitüsü’ne müdür arıyorlardı. Namık Kemal, “En iyisini İsmail Hakkı yapar” dedi. Böylece Hakkı oraya atandı. Önemli katkıları oldu. Bu ara orada yüzme eksersizlerini de ihmal etmiyordu.
1980’de Hakkı’yla beraber İtalya Trieste’deki Fizik Merkezi’ne gitmeye karar verdik. Benim Murat arabamla yola çıktık. Hakkı yol boyunca hiç içmedi, meğer yolda hiç içmezmiş. Trieste’ye vardığımızda polis çevirdi. Meğer bir gün önce bazı Türkler esrar kaçakçılığından yakalanmış. Neyse, Hakkı İtalyancasını kullanıp durumu açıkladı: “Biz fizik merkezinde (ICTP) çalışacağız” dedi, böylece kurtulduk. Hakkı orada denize de giriyordu. Üç-dört ay kaldık. Yanında kardeşi Soner de vardı. Soner sonra beyin cerrahı oldu.
Kendisinin çok iyi fizikçi olduğunu herkes bilir. Parçacık fiziğinin en iyilerindendi, TÜBA’ya secilmişti, Asım Barut’un çok iyi öğrencisiydi; manyetik monopoller ve Casimir etkisi üzerine çalışmıştı. Hakkı araştırma yaparken rakı da içiyordu, belki de öyle kafası daha iyi çalışıyordu diye düşünüyorum. Bu ara bizler TÜBA’dan ayrıldık ve de Bilim Akademisi’ni kurduk. Hakkı, Edirne’den sonra İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’ne geçti. Ben de birkaç kez oraya gittim, hatta Bilim Akademisi’nin bir toplantısını orada yaptık. Hakkılar Urla’ya yerleşti, uzun süre orada yaşadı ve üniversitede dekanlık yaptı. Sevgili Hakkı'nın, Güzel Bahçe’de bir restoranda hala şişesi duruyor...... (Prof.Dr. Önder Pekcan)
––––––––––
![]() |
İsmail Hakkı Duru, 2007 yılı baharında İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi'nde Prof.Dr. Erdal İnönü'yü selamlarken. Rektör Prof.Dr. Zafer İlken ortada görülmekte. |
İsmail Hakkı Duru lisans derecesini Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nden aldı. Ardından ABD Colorado Üniversitesinde, Prof. Dr. Asım Barut’un yönetiminde Doktora çalışmalarına başladı ve 1972 yılında doktora derecesini aldı. Tezinde Multiple pion production in hadron collisions in the framework of magnetic charge model of hadrons and multiperipheralism (Hadronların manyetik yük modeli ve multiçevresellik çerçevesinde hadron çarpışmalarında çoklu pi mezonu üretimi) konularında manyetik yükler ve yüksek enerji fiziği fenomenolojisini inceledi. Doktora sonrası Ankara Üniversitesinde Doktor Asistan olarak çalıştı. 1977’de Doçentliğe yükseltildi. Bu yıllarda Dr. Duru'nun Fizik eğitimi ve özellikle araştırmaların yurt çapında gelişmesine önemli katkıları vardır.
1981 yılından sonra Dicle Üniversitesi’nde doçent, ardından TÜBİTAK’ta kıdemli araştırmacı olarak çalıştı. 1990’da Trakya Üniversitesi’nde profesör olarak görevine devam etti. Trakya Üniversitesi'nde Trieste'de Uluslararası Teorik Fizik Merkezine benzer bir Araştırma Merkezi'nin kurulması için o sırada Türkiye’ye dönen Prof. Dr. Asım Barut’la çalıştı. Maalesef Asım Hocanın vakitsiz ölümü nedeniyle bu çalışmalar tamamlanamadı. Trakya Üniversitesi'nde 1992-2001 arasında Matematik Bölümü Başkanlığını, 1997-2000 arasında Fen Fakültesi Dekanlığını, 2000-2005 arasında Enstitü Müdürlüğünü üstlendi. 2002-2005 arasında Feza Gürsey Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olarak çalıştı. Bir dönem bu Enstitünün yönetimini üstlendı. 2005’te İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü kadrosunda görevine devam eden İsmail Hakkı Duru 2005-2010 yıllarında Fen Fakültesi Dekanlığını da yürüterek genç araştırıcılara destek olmuştur. 2013 yılında emekli olmuştur.
TÜBA ve Bilim Akademisi üyeliği ile onurlandırılmıştır. Çalışma alanları matematiksel Fizik ve Teorik Yüksek Enerji Fiziğidir. 74 uluslararası yayınında yarı klasik çözümler, yörünge entegralleri, magnetik etkileşmeler, potansiyel modelleri, grup temsilleri incelenmiştir. Cenazesini tıp alanına bağışlayan bu bilim dolu bu meslekdaşımızı takdirle anıyoruz. İsmail Hakkı Duru'nun bilim hayatımıza özgün ve kıymetli katkıları olmuştur. (Prof.Dr. Avadis Hacınlıyan)
––––––––––
Ben Hakkı’yı geç tanıdım. O Ankara Üniversitesi mezunuydu. Ben Robert Kolej Yükek Okulu'ndaydım. 1971 sonunda ABD’den döndüğümde Türkiye’de konum olan temel parçacık fiziği eğitimi almış kişilerin üç grupta olduğunu gördüm. Bunlar Feza Gürsey’in Türkiye'deki öğrencileri, Asım Barut’un ABD’de kendisiyle çalışıp yurda dönen veya eğitiminin büyük kısmını Türkiye’de yaptıkları halde sonra yurtdışına gidip Asım Bey ile çalışanlar ve bağımsız, yani bu iki kişi ile çalışmamış kişiler.
Feza beyin grubunda Meral Serdaroğlu, Mehmet Koca, Metin Gürses, belki Yurdahan Güler ve adlarını hatırlamadığım bazı kişiler vardı. Doktorasını Nambu ile yapan Cihan Saçlıoğlu da bu gruptandı. Asım beyin grubunun hoca oarak ve diğerlerinini yetişmesinde büyük payı olan Burhan Cahit Ünal, benim kuşağımdan Zekeriya Aydın, Askeri Baran, onların öğrencileri Nuri Ünal, Satılmış Atağ ve diğerleri. Bunlara ek olarak da yurt dışında Asım beyle çalışan Haluk Beker ve İsmail Hakkı Duru. Bağımsızlar da Avadis Hacınlıyan, Namık Kemal Pak ve bendeniz. İki grupta başkaları da vardı muhakkak. Ama ilerlemiş yaşım bu kadar hatırlıyor. Ben 1949 yılına kadar doğmuş olanları saydım. Daha gençlerden çok kişi vardır. Bildiğim Tekin Dereli Feza beyle birlikte çalışmadı. Ama ondan mutlaka, hiç olmazsa lisans eğitiminde etkilenmiştir.
![]() |
İsmail Hakkı, Rahmi Güven, Yavuz Nutku, 1988 Gebze. |
Bizi hayatta tutan Trieste’deki ICTP idi. Her yaz oraya gidip birbirlerimizi görürdük. Ben Hakkı ile herhalde orada tanıştım. 1970’lerin sonlarında, Hakkı 1977’de, ben 1978’de A.D.H. bursu ile Almanya’daki Özgür Berlin Üniversitesi'ne gittik. Hakkı aynı bölümdeki Hagen Kleinert’ın, ben kendi doktora hocam Bert Schroer’un grubundaydık. Prof. Kleinert Asım beyin doktora öğrencisi idi. Hakkı oraya gideceğimi duyunca kendi için yapmayacağı bir şey yaptı. Uğraştı, didindi, bana gittiğimde kalmam için üniversite lojmanlarında bir daire ayarladı. Kendi ilk gittiğinde üniversite lojmanları yerine bir süre daha pahalı evlerde kalmış, sonradan lojmana geçmişti. Evlerimiz “öğrenci köyünde”, yanyanaydı. Kızı Firdevs’in büyümesini birlikte izledik. Almanya’daki bölüm, üniversite Amerikalılar tarafından kurulduğu halde tam Alman tipindeydi. Bölümde birbirlerinden bağımsız çalışan beş enstitü vardı. İlk iki enstitü benzer konularla, atom ve molekül ve katı hal fiziği, çalıştıkları halde içinde ayrı kütüphaneleri olan ayrı binalardaydı. Üçüncü enstitü deneysel çekirdik fiziği üzerindeydi. Gariptir ama ortak kütüphaneleri olan tek bir binada yer alan dördüncü ve beşinci enstitü temel parçacık fiziği ve istatistik fizik konuları üzerinde çalışıyordu. 4. Enstitü üç ayrı gruptaydı. Her grubun başında bir ordinaryüs profesör vardı. Altlarında normal profesörler, doçentler, asistanlar filan vardı. Bunların birinde Kleinert, diğerinde Schroer ordinarius idi.
Hakkı buradaki çalışmalarında çok önemli bir işi başardı. Feynman iz integrali kullanarak o zamana kadar yalnız harmonik salınıcı potansiyeli kullanılan örnek çözülmüştü. Bunu yaptıktan sonra Feynman başka örnekleri çözmemişti. Hakkı Feynman iz integrali ile Coulomb potansiyelini de çözdükten sonra diğer potansiyeller için de kullanılabilecek çok önemli bir yöntem önerdi. Bu yöntemi kullanarak bir çok potansiyel Hakkı ve diğerleri tarafından çözüldü. Bu makalesi yüzlerce atıf aldı. İz integrali yöntemi kuantum mekanik dışında kuantum alan kuramında da kullanılan çok önemli bir yöntemdir.
Berlin’de Hakkı ile birçok anımız var. Ben bir tanesini anlatacağım. Hakkı’nın yemekle fazla bir ilişkisi yoktu. Çok hafif bir kahvaltı, belki atlatılan öğle yemeği, fazla bir şey yenmeyen akşam yemeği. 79 yazında ikimizin eşi de bizi yalnız bıraktılar. Zühal Hollandaki halasının yanına gitti, Ayfer Türkiye’ye döndü. Benim ABD’de tek başına kaldığım bir 5 yıl var. O yüzden çok az sayıda yemeği yapabiliyorum. Marketten kızartmış tavuk aldım, fırında ısıttım. Hakkı’yı yemeğe çağırdım. Beğenmiş. Yalnız benim zaten kızarmış tavuk kullandığımı farketmemiş. Tavukları benim yaptığım gibi fırına koymuş, benim kullandığım süre kadar fırında tutup çıkarmış. Tabii ki tavuğu yiyememiş. Anlaşılan Hakkı ABD’de hiç yemek yapmamış. Kolorado’da iken Haluk Beker, Erkani Keyman ile birlikteymiş. İkisi yemek yapar Hakkı bulaşık yıkarmış.
Hakkı Ankara Üniversitesi'nde, oradan gönüllü olarak dört kişi olarak “vatan hizmeti" yapmak için gittiği Dicle Üniversitesi'nde çalıştı. Dicle’den sonra TÜBİTAK Temel Bilimler Enstitüsü'nde bulundu. Sonradan bu enstitüde Hakkı ile birlikte çalıştık. Arada Trakya Üniversitesi'ndeki profesörlüğü var. Sonra Enstitü’nün fizik bölümünü sevgili Yavuz Nutku Istanbul’a taşıdığında enstitüden ayrılmıştım. Hakkı müdür olunca beni yeniden oraya aldı.
Hakkı oradan İzmir Teknoloji Enstitüsü'ne geçti. Orada profesör ve dekan olarak çalıştı. Emekli olunca Urla’da yaşamaya devam etti.
Yepyeni çözümler bulan, bunlar için önemli yöntemler öneren bir fizikçiydi. Her şeyde öncü olurken yeni bir öncülüğünü gösterdi bize. 1940-49 arası Türkiye’de yetişen parçacık fizikçilerinin öteki aleme göçenler arasında sevgili Namık dışında önderlik etti diyelim. Sevgili Yavuz kütle çekimciydi. Yaşı tutuyor, ama onu aramızda saymıyorum. Bu üç kardeşimiz de çok büyük kayıplardır. Hepimize yeni yollar olduğunu göstermişlerdir. (Prof.Dr. Mahmut Hortaçsu)