![]() |
Naif Türetken kareli gömlekli, Tuncay İncesu ve Hakkı Ögenman'ın arasında, bir üst sırada, sağında Ertan Akşahin, solunda Mustafa Özbakan. ODTÜ, Fizik Bölümü, 1974. |
Naif Türetken 1974 yılında Erdal İnönü ile Bilim Tarihi üzerindeki yüksek lisans tezini tamamlamış ve ODTU’de asistan olarak çalışıyordu. Erdal Bey ODTÜ’den ayrılıp Boğaziçi Üniversitesi’ne gitmiş olduğundan doktorası için yeni bir tez danışmanı aramaya başlamıştı. Doğrusu iki çocuklu bir insanın doktora çalışması için yeterli vakit ayıramayacağı düşüncesi ile biraz tereddüt etmiştim. Ona tez konusu vermeden önce, bir süre beraber çalışmayı teklif ettim. O sırada, başka öğrencilerimle 1945 yılında Bursa’ya düşen meteoritin termolüminesans (TL) özellikleri ve pasif TL dozimetrelerin üretimi konularında çalışıyordum. Türkiye üzerinde yine ambargo vardı; yurt dışından bu dozimetreleri satın alamıyorduk. Naif’i de bu çalışmalar içine kattım ve çok verimli bir şekilde beraber çalışmaya başladık. Ancak ona henüz bir tez konusu teklif edememiştim. O sırada, Maden Tetkik Araştırma Enstitülüsü’ne (MTA) bağlı Tabiat Tarihi Müzesi ile de ortak çalışmalar yürütüyorduk. MTA’da sergilenen 30 – 40 cm çaplarında Dilara mağarasının sarkıt ve dikitlerinin TL ile tarihlendirilebilme ve geçmiş iklim değişikliklerinin incelemesinin iyi bir tez olabileceğini düşündüm.
O yıllarda, Fizik Bölümü topluca Antalya Kemer’de Ali Alpazar’ın ünlü kamp yerinde kısa tatiller yapardık. Sarkıt ve dikitlerin bulunduğu Dilara mağarası da, tatil yaptığımız koya çok yakın birerdeydi. Tatil dönüşü mağara içinde ölçüm yapmaya karar verdik. Sarkıt dikitlerin tarihlendirilmesi için onların oluştuğu ortamın içinde, yani mağaranın derinliklerindeki doğal radyasyon doz hızının ölçülmesi gerekiyordu. Bugün düşündükçe dehşete kaplıyorum. Hiçbir önlem almadan ayağımızda şıpıdık terliklerle, tatil kıyafetleri ile mağaraya daldık. Daha hassas ve mevsimsel değişiklikleri de ölçebilmek için mağaranın çeşitli yerlerine ertesi yıl toplamak üzere pasif dozimetreleri gömdük. Bu tam bir cahil cesaret idi. Mağara yeni bulunmuş, yapısı sağlamlığı derinliği hakkında kimsenin bir bilgisi yoktu. Böylece Naif Türetken’in doktora tezinin malzemesi olan sarkıt ve dikitlerin oluştuğu mağaranın radyasyon doz ölçümlerini yapmış olduk.
Naif ile tez konusu dışında da çeşitli ortak çalışmalarımız oldu. TL yöntemi ile arkeolojik kazılardan toplanan obsidiyenlerin kaynaklarının saptanabilmesi için bir yöntem geliştirdik.
1978 yılında ben Çukurova Üniversitesi’ne gittikten sonra ODTÜ’deki TL laboratuvarında tarihlendirme ve dozimetre çalışmalarına devam etti. Öğrenci yetiştirdi, yüksek lisans tezleri yönetti. Herkesin sevdiği ve beraber olmaktan zevk aldığı bir insandı. Çok komik fıkralar anlatır, taklitler yapar hepimizi güldürürdü. Sevgi dolu bir eş ve baba olduğunu beraber gittiğimiz tatillerden hatırlıyorum. (Fotoğraf ve metin: Prof.Dr. Hayriye Yeter Göksu)
––––––––––––
Prof. Naif Türetken'i birlikte okuduğumuz Ankara Yüksek Öğretmen Okulu (AYÖO) hazırlık sınıfından (1965'ler) beri tanırım. Her zaman iyi bir öğrenci ve dost canlısı bir arkadaşımızdı. Eşi Şerife ve çocukları (küçüğü Barış) ile de tanışır, ailecek görüşürdük. Kendisi bizim gibi "ilericiler" arasında, güven veren kişiliği nedeniyle, her zaman liderlik konumunda olan bir arkadaştı. Dost canlısı ve ikna edici, birleştirici kişiliği ile hem AYÖO Öğrenci Derneği Başkanımız, hem de ODTÜ Fen Ed. Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanımızdı. Kendisi ile araştırma konularımız örtüşmediğinden, akademik etkileşimimiz çok az oldu. Ben 7. yıl izni ile yurt dışına çıktıktan sonra (1980–1990 arasında), ayrıca uzunca süre kişisel olarak ta görüşemedik.
Ben yurda döndükten bir süre sonra , bir ara çalıştığım Gebze TÜBİTAK'tan tekrar üniversiteye dönmeğe karar verdiğimde (1999), o sıra dekanlığını yürüttüğü Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Fakültesi'ndeki Fizik Bölümü’ne katılmamı istedi. Bu dönemde de bilimsel bir etkileşimimiz olmadı. Emeklilikten sonra yollarımız tekrar ayrıldı. ama Ankara’ya gelişlerimde mutlaka uğrar, çocukları ve ailesi ile vakit geçirirdim. Emekliliğim sonrası, davet üzerine, Gözlemevi, Rasathane ve Araştırma Merkezi kurma amacıyla Tarsus Çağ Üniversitesi’ne katıldım (2009–2015). Ankara'dan yine uzak kaldığım bu dönemde de pek sık görüşemedik.
ABD'de bir üniversitede çalışan büyük oğlu arasıra Ankara'ya uğrardı; onula da tanışma fırsatım oldu. Naif kardeşim, dürüst, dost canlısı, hoşsohbet ve kendisine güvenebileceğimiz bir meslektaşımızdı. Çevresince çok sevilir, aranırdı. İngilizce yanında Arapça da bilirdi. Ailesi büyük olasılıkla Antakyalı idi.
Ancak, Naif dostumun vefat haberini ne yazık ki çok sonra öğrendim. Eşiyle ve oğlu Barış’la Naif hocamızı yad ettiğimiz bir birlikteliğimiz de oldu. Ancak, eşi Şerife Hanım ve oğulları Barış ta bir süre sonra aramızdan ayrıldılar. (Prof. Dr. Mehmet Emin Özel)