Metu1RahmiY

1973, ODTÜ Fizik Bölümü

(http://fizikciler.info.tr/index.php/bolumlerden).

Rahmi Güven 1948 (6 Temmuz 1948), ben 1949 yıllarında Karaman’da doğduk. Hayatlarımızın ilk kesiştiği yer Gazi Mustafa Kemal Paşa İlkokulu olmuştur. Rahmi benden bir üst sınıfta okumuştu. 1959 yılında Konya Maarif Koleji’ni kazanarak orta öğrenimine başladı. Bir yıl sonra ben de Rahmi’nin okulundaydım. Kolejde 5 yıl bir sınıf ara ile okuduk. Bu beş yıl süresince Rahmi hep sınıfının birincisi oldu. 1965 yılında “American Field Service” Amerikan Öğrenci Değişim Programı (AFS) bursunu kazanarak lise son sınıfı okumak üzere Amerika’ya gitti. Aynı şekilde bir yıl sonra ben de Amerika’ya AFS bursu ile gittim.

Karaman o yıllarda 30.000 nüfuslu bir ilçeydi. Eğitime çok önem verilmekte, öğretmenler baş tacı edilmekteydi. Biz Konya ile Karaman arasında seyahat ederken, yaşlı başlı insanlardan sevgi ve koruma görürdük. Bizlere yer gösterdikleri bile olurdu. Konya Maarif Koleji, tüm sınıfları ile 300 öğrencinin okuduğu görece üst düzey bir okuldu. Rahmi’nin hayatındaki önemli bir kişilik, Karaman’ın öncü doktorlarından babası Ziya Güven’di. Eski Belediye binasının altındaki muayenesinin önünden geçerken beni görürse muayenehaneye davet eder, içecek ikram eder ve Rahmi’nin bilim adamı olması konusundaki hayalini anlatır, bir bakıma beni de teşvik ederdi.

1966 yılında ülkeye dönen Rahmi, girdiği sınavların belki de tümünden başarılı oldu, ancak o ODTÜ Fizik Bölümü’nü seçti. O dönemde öğrenciler arasında muteber mesleklerin başında mühendislik ve tıp gelmekteydi. Temel Bilimler tercihlerde ön sırada değildi. Ne yazık ki hala değil!

Rahmi Güven’in temel bilimleri seçmesinde, kanımca babası Ziya Güven’in önemli etkisi olmuştur. Kendisi doktor olmasına rağmen, Rahmi’ye ve arkadaşlarına ısrarla temel bilimci olmalarını salık vermiştir. Bu nedenle Rahmi’nin Fizik Bölümü’nü ve ülkenin o yıllardaki yükselen yüksek öğretim kurumu ODTÜ’yü seçmesi bu nedenle bilinçli bir karardı.

54sedatsimavi2Y

Kasım 2012, Sedar Simavi Ödül Jürisi (fotoğraf Prof. Dr. Önder Pekcan)

ODTÜ’de Fizik Bölümü’nde lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerini aldıktan sonra, aynı bölümde göreve başlamıştır. Lise öğrenimi sırasında yurtdışı deneyimi olmasına rağmen, Rahmi doktorasını bitirinceye kadar tüm eğitimini ODTÜ’de sürdürmüştür.

Rahmi ODTÜ bir süre çalıştıktan doktora sonrası yurtdışı çalışmaları yapmış, 1980’li yılların ikinci yarısında temel bilimlerde araştırıcı olarak TUBİTAK MAM’a, sonra da Boğaziçi Üniversitesi’ne geçmiştir.

Rahmi Güven’in doktora üstü seviyeye kadar ülke üniversitelerinde okuyarak ve çalışarak çok yüksek düzeylere gelmiştir. Kendisine TÜBİTAK tarafından, 1982 ve 1999 yıllarında temel bilimler dalında teşvik ödülü ve bilim ödülü verilmiştir.

Rahmi Güven, yılların eskitemediği bir sigara tiryakisi matematik profesörüdür. Aslında fizikçidir; ama Boğaziçi’nde Matematik Bölümü öğretim üyeliği yapmıştır. Babacan tavrıyla çok güzel ders anlatır, öğrencilerince çok sevilirdi. Cahit Arf'in öğrencisi olmuş, Roger Penrose'un yaptıklarını geliştirerek fizik literatürüne "penrose-guven limits" kavramını sunmuştur.

2005 yılından beri Işık Üniversitesi’nde çalışmış, Fizik Bölüm Başkanlığı yapmıştır. Okulda Şile ve yöresi ile ilgili geliştirilen sosyal sorumluluk projelerinin içerisindeki en etkin öğretim üyelerinden birisidir.

TÜBA üyesi olarak çalışmıştır. Kurum asıl hedeflerinden saptırılınca istifa etmiş, Bilim Akademisi Derneği içerisinde yer almıştır.

Rahmi Güven 16 Eylül 2019 günü aramızdan ayrıldı. (Prof. Dr. Ekrem Ekinci)

––––––––––

Rahmi hem bilimsel bakımdan, hem de şahsi hayatında tereddütsüz bağlı kaldığı yüksek ilkeler yönünden Türkiye'de tanıdığım en mükemmel birkaç insandan biriydi. 

Rahmi Güven'nin büyük ölçüde tek başına çalıştığını, hiçbir zaman sırf yayın listesini genişletmek için makale yazmadığını, moda konularda hemen bir şeyler yayımlamak yerine, önemli orijinal problemler bulup bilim dünyasında başkalarınca takip edilen yeni araştırma alanları açtığını biliyoruz. Genelde Türkiye adresli makalelerin uluslararası ilgi toplamada peşin bir dezavantajı vardır, buna rağmen Rahmi'nin en çok atıf alan katkılarının Boğaziçi Matematik bölümünde ağır bir ders yükü altındayken yazdığı “Black p-Brane Solutions” (337 atıf), “Plane Wave Limits and T duality” (221atıf), “3-Branes and Uniquenes of Salam-Sezgin Vacua” (136 atıf), “Plane Waves in effective Field Theories and Superstrings” (123 atıf) olduğu görülüyor. Konusunda uluslararası tanınırlığına bir başka delil de alanın liderlerinden Gibbons ve Pope ile birlikte yayımladığı, aslında büyük ölçüde kendi fikirlerine dayanan makalelerdir.

Bilimsel katkıları arasında bu Kara p-zarlar ve Penrose limiti hakkındaki makaleleri herhalde herkesin ilk aklına gelenlerdir, fakat Metin Gürses'in verdiği listede bunların dışında birçok değerli ve özgün çalışma var. Bunların arasında karadeliklerde süper ışıma ve süper saç olup olmadığı hakkındaki yayınlarının bazıları Chandrasekhar dahil (The Mathematical Theory of Black Holes kitabında Rahmi’ye atıfı var) önemli otoritelerin dikkatini çekti. Boğaziçi’nde bir kere bu çalışmalardan biri hakkındaki konuşmasını hayranlıkla dinledim. Elinde tek tebeşirle, son derece sofistike ve karmaşık bir çalışmasını kağıda bakmadan anlatmıştı. 

Rahmi'yle kişisel ilişkilerim ve bilimsel borçlarım hakkında da geçmişe giderek birkaç şey söylemem gerekir. Rahmi'nin adını ilk önce 1968'de ODTÜ'de ikimiz de öğrenciyken müşterek arkadaşımız olan parlak matematik öğrencisi Mükremin Neşeli'den duydum. Langlands Mükremin'i Yale'e götürmek istiyordu, fakat o Türkiye'deki devrimci hareketlerden ayrılmak istemedi ve sonunda cinayet mi, intihar mı olduğu hala meçhul bir şekilde hayatını kaybetti. Rahmi'yle on sene sonra o günleri konuştuğumuzda kendisinin de aynı tehlikeli yola yaklaştığını, fakat zamanla radikal grupların bazı liderlerinin pek sözüne güvenilir kişiler olmadığını gördüğünü söylemişti. Ali Alpar'ın bahsettiği "gerçekçi ve kötümser" bakış açısı böyle tecrübelerinden kaynaklanmış olabilir. Bu kötümserliği kendine has bir felsefi-mizahi tevekkülle dengelemişti; fakat bu tabii ki elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmasına engel değildi. Toplumsal hayatımızın bazı yönlerini mükemmelen özetleyen “Türk cehennemi-Alman cehennemi” fıkrasını ilk ondan duydum. Bilenler bilmeyenlere anlatsın.

Fizik-matematik konularına dönersek, Rahmi'nin bilgisinden birkaç defa önemli şekilde istifade ettim. Takıldığınız bir problemde birisine danışırsanız, bildiği bir konuysa size hemen yol gösterebilir, bilmiyorsa çok defa üzerinde durmaz. Rahmi hem çok bilgiliydi, hem de bunu paylaşmakta çok yardımcıydı. Buna hala minnettarlıkla hatırladığım birkaç örnek verebilirim. Bir ara saf Yang-Mills teorisinde sicimsi solitonlar ararken hiç bilmediğim bir non-lineer diferansiyel denklem karşıma çıktı. Denklemi Yavuz Nutku ve Rahmi'ye gösterdim. Yavuz iyi yolda olduğumu söyleyince sevindim, fakat esas kazancım Rahmi'nin iki gün sonra bana gönderdiği iki sayfalık bir not oldu. Denklemimin o zamana kadar duymadığım, sadece 6 örneği olan Painleve transendental fonksiyonlarının üçüncü cinsinden olduğunu, ve bu denklem üzerinde McCoy ve Wu'nun yazdığı makaleleri oradan öğrendim. Bu bana sonraki üç-dört çalışmam için yol açtı ve Yang-Mills vakumunun bir sicim yoğuşması olabileceğini gösterdi. Daha sonra iki başka problemde de teşvikinden ve yol gösterici katkılarından istifade ettim. 

Rahmi’nin değerini takdir edenler sadece teorik fizikçi meslektaşları değildi. Boğaziçi öğretim üyeleri arasında 11 yaşından beri Robert Kolej ortamında yetişmiş, biraz kendi içine kapalı bir çekirdek kadro vardır. Rahmi’nin bu grup arasında da yüksek bir itibarı olduğunu görmek benim gözümde bu kişilerin değerini yükseltti. Zannederim bazı idari görevlerinde ve komisyon çalışmalarında dürüstlüğü, sağduyusu, sorumluluğu ve çalışkanlığı ile kendini herkese ispat etmişti. Dürüstlüğünü ve ilkelerini Boğaziçi’nden sonra bir süre çalıştığı yerlerde de aklına yatmayan bir girişime ortak olmaktansa sakince istifa ederek ortaya koydu. 

Rahmi belli ki yetenekleri bakımından çok özel bir insandı, fakat bir yandan da ODTÜ’de Kemal Kurdaş’ın rektör, Erdal İnönü’nün dekan, Feza Gürsey’in ve Cahit Arf’ın bölüm başkanı olduğu, Langlands ve Chew gibilerinin ders verdiği, sonradan Yavuz Nutku ve Hakkı Ögelman’ın önemli katkılar yaptığı ortam da onu geliştirdi. Bu yönleriyle epey tekil ve bir daha bulunması zor, fakat örnek alınacak bir bilim insanı. Gösterişli olmamaya özel bir gayret gösterdiği için onu gençlere tanıtmak biraz da bize düşüyor. (Prof. Dr. Cihan Saçlıoğlu)

––––––––––

Rahmi den bir anı !!!!!
İsmail Hakkı ve Rahmi Ankara'ya otobüsle gidiyorlar...
Konu kara delikler, Rahmi anlatıyor, Hakkı soruyor...
Birazdan şöför haber yolluyor "Aile var dikkatli konuşsunlar!"

 

ArkadY
Üstte Asuman Güven ile, ortada Yavuz Nutku ve Metin Gürses, aşağıda da Tekin Dereli ve Metin Gürses ile beraber. (Sol alttaki iki fotoğraf Prof. Dr. Metin Gürses'ten)

 

GebzeHatY
Üstte Gebze Marmara Araştırma Enstitüsü seminer odası. Soldan İsmail Hakkı Duru, Mehmet Erbudak, Yavuz Nutku, 20, Avedis Hacınlıyan, Çetin Arıkan; oturan Rahmi Güven ve 21; 13 Ekim 1988. (Fotoğraflar Mehmet Erbudak)

 

SenGuvenY
Rahmi Güven ailesi ile birlikte.