ODTÜ bahçesi, Ekim 1973. |
2012 yılının yağmurlu bir sonbahar günü Suadiye'de Hakkı ile oturmuş eski günleri, Hakkı'yı yadediyorduk. "Hakkı son yıllarda Ali Alpar'ın davetlisi olarak Sabancı Üniversitesi'ne gelirdi. Bir kez gidip gördüm, çok uzun zamandır görüşmemiştik. Zaten ABD'de oturuyordu. Üzerindeki kırmızı kazak Hakkı'ya çok yakışmıştı. Bunu kendisine söyleyince, çıkarıp bana vermeye kalktı; almadım tabii. Yanımdaki genç arkadaşımdan tedirgin oldu galiba, çok kalmadım ben de." Bu anıları bir adı da Mehmet olan Hakkı Ögelman anlatıyordu. Konu olan ise adı Boran olan, TÜBA şeref üyesi Hakkı Ögelman idi.
Hakkı Mehmet'in babası Hayri Bey 1887’de doğar, Hakkı Boran'ın babası Selahattin Bey ise 3 – 4 yıl sonra. Babaları avukat Hakkı Bey Filibe’lidir; çok bilge bir kişi olduğu bilinir. Hayri Bey, liseyi okumak için Belçika'nın Liege kentine gider. Almanlar şehri ele geçirince o da Berlin'e geçer, sonraları Freiburg'da madencilik okur. Eğitimi sırasında Türkiye'nin krom madenleri ile tanışıp, hayatını madenciliğe adar. Selahattin Bey ise Şeker Şirketinde Baş Hukuk Müşaviri olur. Sonradan ağabeyi kendisine Yalova'daki kömür işletmelerini devreder ve o da madenciliğe başlar. Selahattin Bey kısa boylu, ufak tefek, Selanikli Vedia Hanım ile evlidir. Hayri Bey'in eşi ise Pembe Hanım'dır. İlerde Hakkı Mehmet'in annesi olacak Fahrünnisa Hanım, İstanbul Valisi Süleyman Sami Kepenek'in kızıdır. Amerikan Koleji’nde okumaktadır. Bülent Ecevit'in teyzesi Arap Melahat Hanım sınıf arkadaşıdır. Fahrünnisa Hanım, Hayri Bey ile anlaşır. Hayri Bey karısı Pembe Hanım'ı boşar, Fahrünnisa Hanım da bir kilim içine sardığı eşya bohçasıyla Valikonağı'ndan Hayri Bey'e kaçar, evlenirler.
Hakkı Boran'ın ailesi Cihangir'e çıkan İtalyan Yokuşu'nda, Bakır Apartmanı'nda oturur. Hakkı Mehmet'in ailesi ise, büyükbaba gibi, Sıraselviler'de 93 numarada. Ancak büyükbaba, binaya kalorifer tesisatı takılırken geçici süre için Cihangir'e İbrahim Çallı’nın evinin karşısına Tansel Apartmanı'na taşınır. Çallı'nın dünya güzeli kızı kızıl saçlı 35 yaşında olduğunu söyleyen Belma Hanımefendi'ye, 5 – 6 yaşlarında Hakkı Mehmet dahil, evdeki bütün erkekler hayrandır. Belma Hanım ve Mete'nin babası Murat Taki Bey'in aralan limonidir. Sıraselviler 93'ün karşısında Safiye Ayla ve udi Şerif Muhittin Targan yaşar. Safiye Ayla leopar kürk giyer, kalın mantar ökçekli topuklu ayakkabılarla dolaşır.
O yıllarda çocuklardan 'Büyük Hakkı', 'Küçük Hakkı' diye bahsedilir; aralarında 2 yaş fark vardır. Hayri Bey bir gün "1 kg demir mi, 1 kg pamuk mu daha ağırdır?" diye çocuklara sorar. 4 yaşındaki Küçük Hakkı, daha pamuğun nasıl tartılabileceğini düşünürken, Büyük Hakkı sorunun doğru yanıtını bulmuştur bile. Küçük Hakkı ağlamaklı olur. 5 – 6 yaşlarında kullandıkları demir parmaklıklı yatakları, amcası ve yengesiyle düzenlenen zengin yemek sofraları hala Hakkı Mehmet'in aklından çıkmamıştır. İki Hakkı da 2 – 3 yıl kadar evlerine yakın olan Taksim'deki Aydın İlkokulu'nda, sonra da orta ve lise için Robert Kolej'de okurlar.
Güneşevi önünde Hakkı, Mart 1981. |
Sık sık Kirazlı Bent'e pikniğe gider aileler. Hakkı Boran'ın yükseklik korkusu yoktur, bentlerin incecik duvarları üzerinde başı dönmeden, dengesini kaybetmeden dolaşır; gözü pekdir. Hakkı Mehmet ise daha çekingendir. İki Hakkı genelde anlaşırlar. Ancak Boran, bazen kuvvet denemesi yapmaya kalkar, kendisinden iki yaş daha küçük olan Mehmet'i kündeye getirip altına alır. Babalar imdada yetişirler. Boran Hakkı daha o zamanlar güreş gibi sporlara çok yatkındır. Giydiği kadife pantalonlar herkes tarafından beğenilir.
Hayri Bey, Hakkı Boran'ın annesi Vedia Hanım'a doğum gününde bir tektaş hediye eder. Vedia Hanım çok sevinir, defalarca kocasına parmaklarını göstererek "Hayriciğim bana yüzük almış,” der. Hayri Bey de, Selahattin Bey de hanımlara düşkündürler. Hakkı Mehmet, "ben hem amcama hem de babama çekmişim,” der.
Hakkı Boran 7 yaşından sonra sünnet olur. Caddebostan'da o zamanın görkemli ahşap binalarından Marmara Kulübü'nde bir düğün yapılır. Kendisine verilen saat, Hakkı Mehmet'in gözünden kaçmaz. Sünnetçi, sonra Hakkı Mehmet'i da kesecek olan Emin Fidan'dır. Tektaş armağanından sonra da aile içinde soru yaratan değişik anlar olmuştur. Bunlardan biri de Hakkı Boran'ın sünnet masraflarının kimin tarafından karşılandığı sorusudur.
İlerleyen yıllarda bir taraftan aile büyür, Hayri Bey'in kızı Engin, Ömer İnönü ile evlenir, Selahattin Bey'in kızı Esen de Vedat Yerlici ile. Vedat Bey, Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi'nin en kıdemli mühendislik hocalarından biridir. Diğer taraftan aile içinde sürtüşmeler artar ve görüşülmez olur. Vedia Hanım, ara sıra hemşehrisi Cahit Arf Bey ile buluşur, memleket anıları anlatırlar birbirlerine. Mehmet, Hakkı Boran'ı kıskanır; Boran'ın 10, kendisinin ancak 5 beygir gücünde dıştan takma motorları vardır. Caddebostan'da Boran birgün gezdirmek istediği kızın evine çok yaklaşınca kızdan aldığı tepkiyle motorunu son hız geriye alır, motor havalanır ve herkesi korkutur.
Hakkı Boran liseyi 17 yaşında bitirir ve ailesi tarafından üniversiteyi okumak üzere ABD'ye gönderilir. Sehahattin Bey oğlunun amca/baba mesleği olan madencilik öğrenmesini ister. Hakkı, Indiana Greencastle'daki, DePauw Üniversitesi'ne girer, okula ikinci sınıftan başlar. Etrafındakiler onu o zamanın gözdesi James Dean'e benzetirler. Arkadaşları Peter Work ve Joe Allen o yılları canlı olarak anımsarlar. Hakkı gelir gelmez okulun güreş takımına girer, az süre sonra takımın kaptanı olur. İlerki yıllarda Hakkı judoya merak sarar, kısa zamanda siyah kuşağı olur. Bu arada Türkiye'den lületaşı pipo ve koyun postu palto getirip satar. Ivy White ile okulda tanışır, okul biterken evlenirler. Hakkı 3 yıllık eğitimi sırasında bilimle tanışır, madencilik hedefini unutmuştur. Çok iyi bir öğrenci olduğu için Cornell Üniversitesi'ne doktora çalışması için kabul edilir, 20 yaşındadır. Bu okulda Thomas Gold ve Kenneth Greisen, deneysel astrofizik yönünde öncü çalışmalar yapmaktadırlar. Greisen, daha önce Manhattan projesi ile tanınmıştır. Hakkı, Greisen ile doktoraya başlar, başarıyla bitirir ve Avustralya'da Sydney Üniversitesi'ne doktora sonrası çalışmaya gider. 1 yıl sonra Greenbelt, Maryland'da Goddard Space Flight Center'e döner, 26 yaşındadır. Buradaki uğraşıları bilimsel hayatına yön verir. 1970 yılında Hakkı Boran ve Ivy, oğulları Kenan ve Nedim ile Türkiye'ye dönerler. Hakkı ODTÜ Fizik Bölümü'ne girer.
Hakkı Boran'ın ODTÜ yıllarını anımsayan Tümay Tümer'dir. Hakkı, vakit kaybetmeden bölümde Yüksek Enerji Astrofizik Grubu'nu kurar, uzmanlık alanı gamma ışınları astronomisidir. Deneycilerin de Fizik Bölümü tarafından kabullendiği yıllardır; bölümler birleşir, Hakkı başkan olur. Etrafında astrofizikle ilgilenen öğrenciler vardır artık. Bölüm binası çatısına, Ege Üniversitesi Gözlemevi'ne ve ODTÜ Gaziantep yerleşkesine kurdukları deneylerle, Small Astronomy Satellite II yoluyla veri toplamaya başlarlar. Hakkı Boran 1973 yılında askere gider. 1974 – 75 arasını tekrar Maryland'de geçirir. Dönüşünde ODTÜ'de profesör olur, TÜBİTAK Bilim Kurulu'na alınır. Bilimsel bir anlaşma imzalamak için Hindistan'a gider, izinsiz yurt dışına çıktığı için işine son verilir, Danıştay kararıyla tekrar işe alınır. 1977 yılında Tümay Tümer ve Mehmet Koca ile ODTÜ'yü bırakıp Çukurova Üniversitesi'ne gider. Yanında hayatını birleştirdiği Hayriye Yeter Göksu vardır. Yeter, o sırada ODTÜ Fizik Bölümü'nde arkeometri dalını geliştirmektedir.
Kadiköy vapur iskelesindeki Denizatı Lokantasında, Mayıs 2006. |
Adana yıllarını Tümay söyle özetler: "Gençliği üzerinde bana söylediğini hatırladığım tek konu arkadaşları ile birlikte Boğaz'da zıpkınla balık avlamalarıydı. Adana'da Yumurtalık'a yüzmeye gittiğimizde Hakkı bir kaç tane zıpkınla balık vurmuş ve ben hiç vuramamıştım. Balıkları kızartıp yerken beni avutmak için eski tecrübesi olduğunu belirtmek için söylemişti. Harika bir insandı. Hayatımda Hakkı'dan daha çok hatta onun kadar bile sevdiğim başka arkadaşım veya meslektaşım olmadı."
Grubun Adana'ya gidişi Çukurova Üniversitesi'nde Temel Bilimlerin gelişmesini sağlar. Hakkı, ek olarak güneş enerjisi ile ilgilenir, bir Güneş Evi ve Güneş Havuzu kurar; yerel tarım ve ekonomiyi destekleyecek çalışmalar yapmaya başlar. Mehmet Koca'nın köyüne odağında tavuk pişirilen bir güneş kollektörü kurulur. Çukurova'da tam bir canlılık gözlenirken, 12 Eylül darbesi hayatı iyice aksatır; Yeter tutuklanır, uzun zaman sonra serbest kaldığında ise kendisine kamu hizmeti yasaklanır. Hakkı ve Yeter 1985 yılında Münih'e taşınırlar; Hakkı Garching'de Max-Planck Enstitüsü'nde çalışır. Burada kaldıkları 6 yıl boyunca Türkiye bilimcileriyle beraber çalışır, dünyaca tanınacak olan bir yüksek enerji astrofizik grubunun kurulmasına önayak olur. 1988 yılında Sedat Simavi, 1991 yılında da TÜBİTAK Bilim Ödüllerini alır.
Hakkı 1991 yılının başında, bir kez daha karısını geride bırakarak, ABD'ye göç eder. Madison'da hayatının en verimli çağını yaşamaya başlar. Yeni karısı Garching'te tanıştığı Marina Orio'dur. Bu evlilikten Roberto doğar. University of Wisconsin'de yeni bir çalışma grubu kurar. 1996 yılında geçirdiği ağır hastalık Hakkı'nın hayatını çok olumsuz etkiler. Ona rağmen yaşamının sonuna kadar ne sevgi dolu kişiliğini yitirir ne de mesleğinde parlak buluşlardan ödün verir.
Bu sayfalardaki bilgiler için Hakkı Mehmet Ögelman, Peter Work, Joe Allen ve Tümay Tümer'in sözlü ve yazılı olarak anlattıklarından yararlandım (Mehmet Erbudak).
Nuri Emrahoğlu'nun uğraşısı ile yayınlanmış internet sitesi Hakkı hakkında etraflı bilgi içermektedir: www.astronomi.org/wp-content/files/webfiles/ebulten/2011-HB0.pdf
"Hakkı Ögelman, NASA uzay merkezinden Adana'ya neden, niçin gelmiştir? Tek kelimeyle, hani uğrunda seve seve can verdiğimiz “kutsal toprak” yani "vatan" var ya, işte onun yüce sevgisidir, bu bilim adamım uzay merkezinden Adana'ya getiren. Ve bu kişi, Çukurova Üniversitesi, Temel Bilimler Fakültesi’nin Fizik ve Uzay Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hakkı Ögelman’dır.
Bu sevimli profesörümüzün günlük uğraşısı spordur; kendisi “kahverengi kuşak” sahibi bir judocudur. Aklını olduğu gibi, vücudunu da en iyi şekilde kullanmaktadır. Dileriz, böylesine değerli bilim adamlarımız küstürülmesin. Değerleri bilinsin."
Bu makale, Hakkı Çukurova'dan ayrılmadan birkaç ay önce 6 Aralık 1981 Pazar günü Hürriyet gazetesinde Kamil Başaran tarafından kaleme alınmıştı.
––––––––––
Hakkı Ögelman'ın Güneşevi'ni göşteren bir kartpostal ve arka yüzü.