1YurdanurSaimeY
Saime Göksu, Yurdanur Akovalı ve kızı Engin.

Dr. Yurdanur Akovalı, Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi, Fizik Bölümü (BSc, MSc) ve Maryland Üniversitesi Fizik Bölümü'nden (PhD) mezun olmuş, daha sonra Oak Ridge National Lab. Fizik Bölümü’nden emekliliğine kadar (1967 – 2001) ONRL Nuclear Data Proje Direktörü olarak, daha sonra ise aynı projede yarı zamanlı olarak çalışmıştır. Dr. Akovalı, 2001 yılından itibaren Tennessee Üniversitesi, Fizik Bölümü'nde araştırma profesörü olarak da görev yapmakta idi.

Dr. Akovalı, nükleer yapı datası oluşturma konusunda uluslararası üne sahipti ve özellikle aktinid çekirdeğinin A-chain evaluation ve horizontal evaluation’ı konusunda uzmanlaşmıştı; yüzlerce ENSDF ile ilgili evaluation ve review yayınlamıştır. Dr. Akovalı'nın genç fizikçilerin eğitimi ve nükleer tekniklerin geliştirilmesi konularındaki katkıları bilinmekte ve uluslararası düzeyde kabul görmektedir.

Dr. Yurdanur Akovalı adına, Çekül Vakfı yardımı ile bir orman oluşturulmaktadır [www.cekulvakfi.org.tr/pages/english.asp]. Dr. Akovalı adına, anılarını taze tutma amacı ile bir web sayfası hazırlanmakta [www.yurdanurakovali.com] ve bu sayfa, tanıyanlarının anekdot, resim gibi katkılarına açık bulunmaktadır [Katkılarınız için lütfen Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. veya Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. adresini kullanınız].

Hemen herkes gibi, biz hep çok iyi anlaştık Yurdanur’la. Bursa’da geçti çocukluğumuz. Babamız memurdu ve savaş yıllarıydı; öyle çok oyuncağımız yoktu. Bir süre nasıl oldu bilmiyorum, evde ne kadar güzel düğme varsa onları toplayıp insanlara benzeterek oynatmıştık. Oyunumuzun adı da buydu, “haydi oynatalım mı?” derdik ve başlardık oynamaya. Daha sonra şeker ve çukulata kağıtlarına merak sardık; kağıtları iyice düzeltir, onlardan elbiseler yapar ve çöplere giydirir, onları oynatırdık. Oyunlarımız hep insan ağırlıklı idi. Hiç kavga ettiğimizi hatırlamıyorum. Hiç mızıkçılık da etmezdik. Kendimi bilemiyorum, ama Yurdanur daima çok uyumlu bir çocuktu; akıl almaz derecede de iyi kalpli idi. Bursa’da iki katlı büyük eski bir evde oturuyorduk, hatırlıyorum, yatak odaları yukarda idi. Uykumuz gelince koca evde yukarı çıkmaya korkardık ve Yurdanur bizi toparlayıp yukarı çıkarırdı. Ve bu bize çok doğal gelirdi. Zira Yurdanur korkusuzdu, sağlamdı, bize göre çok güçlü idi. Kimin derdi olsa ona yardım ederdi.

2yurdan2Yurdanur ile ilgili söylenecek çok şey var. Aşağıdaki kısa anı demedi hemen akla gelenlerden. Kışın büyük ablamız sabah erken kalkıp ders çalışırdı, o üşümesin diye onunla beraber sabah erkenden kalkıp sobayı Yurdanur yakardı. Geçen yıllardan birinde ona sormuştum, “Nasıl bu kadar iyiydin sen, hiç kızmaz mıydın, hiç itiraz ettiğini hatırlamıyorum ben,” demiştim. “Benim için evde herkesin mutlu olması çok önemliydi, annemin üzülmesini istemiyordum,” demişti.

Ortaokul ikinci sınıfta iken parasız yatılı okul sınavına girmek istedi. Babamın önce üzüldüğünü hatırlıyorum, “Ben çocuklarımı okutamaz mıyım, neden devletin parasız okuluna gitmek istiyorsun?” demişti. “Baba, matematik öğretmeni benim matematiğe yeteneğim olduğunu söylüyor, sınava gir, mutlaka kazanırsın diyor, ortaokul bitince İstanbul'da Kandilli Kız Lisesi’nde okurmuşum, izin verin bu sınava gireyim!” dediğini hatırlıyorum. Annem ve babam ondaki matematik yeteneğinin sanırının farkında idiler, ama Yurdanur bunu hiç bir zaman övünülecek bir şey gibi görmedi, göstermedi. Gerçekten sınava girdi, kazandı ve sonra Kandilli Kız Lisesi’ne gitti.

Yurdanur’dan ayrılmak bize çok zor gelmişti. Yurdanur’la haftada bir mektuplaştık. “Posta parası yerine deftere yazalım, burada herkes öyle yapıyor, defterin gidip gelmesi çok daha ucuz,” dedi. Öyle yaptık. Çok da memnunduk, sonra bir gün postacı “Nedir bu taşıdığım defterler, hiç bu kadar gidip gelen defter görmedim,” diye yakındı. İşin tadı kaçmıştı. Mektuplaşmaya döndük gene.

3yurdan1Yurdanur çok kolay uyum sağladı Kandilli’ye. Matematik hocası Nihal Hanım’dan söz ederdi gururla, onun gibi olmak isterdi. Aslında Nihal Hanım herkesin korktuğu bir hocaydı. Yurdanur ilk yazılı sınavlarda üst üste 10 alınca, okulda şaşkınlık yaşanmış, başka sınıflardan gelip “İşte şu örgülü saçlı kız." diye Yurdanur’u birbirlerine göstermişler. Yurdanur bundan büyük keyif alırdı. Ama kendisine Madam Curie adını taktıklarını da hiç söylemedi. Sonra sonra arkadaşlarından duymuştuk.

Babamızı erken kaybettik. Yurdanur liseden sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okumak istiyordu. Babamızın ölümü ile aile Ankara’ya anneannenin evine dönmüştü. O yıllarda Türkiye’de sadece birkaç üniversite sınavla öğrenci alıyordu. Yurdanur sınava girdi ve kazandı. Ancak ailenin onu İstanbul’da okutması imkansızdı. Yurdanur Devlet Demiryolları’nda çalışmaya başlamak zorunda kaldı. Hiç de şikayet etmedi. Burada uzun süre kalmayacağını biliyorduk. Nitekim kısa süre sonra AÜ, FF, Fizik Bölümüne girdi. Derse devam mecburiyeti var mıydı, varsa nasıl idare etti, bilemiyorum, ama hiç problem çıkarmadan hem okulu bitirdi, hem çalıştı. Sonra okulda Hayri Dener'in asistanı oldu ve Devlet Demiryolları’ndan ayrıldı.

FF’nde mutluydu. Bir gün Hayri Dener kendisini çağırmış, “Yurdanur, Fullbright, ABD'de fizik alanında bir burs veriyor, senin gitmeni çok isterdim, ama sen benim tek asistanımsın, seni gönderemiyorum, gerçekten üzgünüm," demiş. Yurdanur o gün çok durgundu. Gene bir şey söylemedi. Ertesi gün sevinçten uçarak eve geldi. Hayri Dener “Ben bu gece uyuyamadım. Sen bu ülke ve dünya için önemlisin, ziyanı yok, kara tahtaya ben yazar, tebeşirleri ben silerim. Seni gönderiyorum," demiş. Yurdanur böyle gitti ABD’ye.

Yurdanur doktorasını ABD'de aldı ve bir daha Türkiye’ye dönmedi. Birçok konferansa katıldı. Son yıllarda bir kez Prag’da ve iki kez Viyana’da beraber olduk. Yurdanur gündüzleri konferansa katılıyor, akşam beraber yemeğe gidiyorduk. Orada, meslekdaşları arasında dışardan gözledim onu. Ona nasıl saygı duyduklarını gördüm. Onur duydum ve onur duyduk hep. Çünkü Yurdanur sıradan bir insan değildi.

Şimdi kardeşleri olarak en büyük özlemimiz, fizik alanında, onun adına, uluslararası bir ödüllü yarışmanın kurulabilmesini görmek olacak. (Hayat Ferah, Prof. Dr. Aysel Ekşi, Prof. Dr. Güneri Akovalı)