Prof. Dr. Namık Kemal Pak, 1947 yılında Samsun'da doğmuş, ilk, orta ve lise eğitimini Samsun'da tamamlamıştır. NATO Bursiyeri ve TÜBİTAK şeref Bursiyeri olarak Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi, Fizik Bölümü'ndeki lisans eğitimini 1968'de; NATO ve Amerikan Atom Enerjisi Kurumu Bursiyeri olarak, Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde Fizik Doktorasını 1972'de tamamlamıştır. 1977 yılında Hacettepe Üniversitesi, Fizik Mühendisliği Bölümü'nde Doçent ve (YÖK'un 1981 yılında atama-yükseltmelere getirdiği dondurma kararı kaldırıldıktan sonra) 1988 yılında ODTÜ Fizik Bölümü'nde Profesör olmuştur.
1976 – 1977 yıllarında Stanford Üniversitesi ve Kaliforniya Universitesi'nde araştırmacı olarak çalışmış, 1979 – 1986 yılları arasında aralıklarla CERN ve ICTP'de araştırmalar yapmıştır.
1990 yılından itibaren, akademik çalışmaları ile birlikte, TÜBİTAK Başkan Yardımcılığı'ndan başlayarak, TÜBA Konsey Üyeliği ile TÜBİTAK Bilim Kurulu Üyeliği'ni de kapsayan, ve TÜBİTAK Başkanlığı ile noktalanan yoğun idari görevleri yürütmüş; pek çok uluslararası kuruluşta (NATO OECD, UNESCO, EU, EUREKA) ulusal temsilcilik görevi yapmıştır.
Prof. Pak, 14 Yüksek Lisans, 12 Doktora tez çalışması yönetmiş ve pek çok lisansüstü tez çalışmasında gönüllü danışmanlık yapmıştır. Uluslararası dergilerde yayınlanmış yaklaşık 100 bilimsel makalesi bulunmaktadır, bu makalelere yaklaşık 1000 atıf yapılmıştır. Çalışma konuları arasında "Kuantum Renk Dinamiği, Standart Model ve Ötesi Modeller, Kuantum Alan Teorisi, Topolojik Solitonlar, Monopoller, Aharonov-Bohm Saçılması, Sigma Model, Chern-Simons Ayar Teorileri, Yük-Parite Simetrisini ihlal eden modeller, Baryon Yaratılması, Kuantum Bilgi Teorisi ve Yol Integralleri" yer almaktadır.
1979 yılında TÜBİTAK Teşvik Ödülü'nü, 1989 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü almıştır. 1990'da TWAS'a (Prof. Feza Gürsey'den sonra seçilen 2. Türk üye), 1993'de Academia Europaea'ya ve TÜBA'ya üye seçilmiştir. TÜBA'nın özerk yapısına 2012 yılında yapılan siyasi müdahelenin ardından TÜBA üyeliğinden istifa etmiştir.
Bilimsel kimliğinin yanısıra tarih, edebiyat sanat ve felsefeye olan derin ilgisi olan ve uzun yıllar çok yoğun geçen meslek yaşamına rağmen, okumaya olan tutkusu hiç eksilmeyen Prof. Pak son yıllarda Büyük Patlama teorisi, kuantum teorisi, anti-madde, özel görelilik gibi güncel konularda toplumu aydınlatıcı yazılar yazmakta ve konferanslar vermekteydi. (Metin ve fotoğraflar Prof. Dr. Müge Boz)
––––––––––
Ben 1971 sonunda doktoramı tamamladıktan sonra hemen Türkiye'ye döndüm. Ankara'daki üniversitelerde iş arayıp bulamayınca İstanbul'da yeni kurulan Boğaziçi Üniversitesi'nde 1972 yılı şubat ayında işe başladım. BÜ, Fizik Bölümü'nde olan dört Amerikalı hocanın ikisi o akademik yıl sonunda dönüyorlardı. Yeni iki hoca alacaktık. Namık hocanın ününü duymuştuk. Bu kadrolardan birini Namık hocaya teklif ettik. Ama kabul etmedi. O zaman Türkiye'deki fiziğin tek merkezi olan Ankara'da kalmak için HÜ’ni tercih etti.
Kendisiyle daha sonra tanıştım. Ankara'da yapılan Türk Fizik Kongrelerinden birinde, galiba 1977 yılında, bir konuşma veriyordum. Tanımadığım birisi bana akıllı sorular soruyordu. Namık hocaymış. Orada tanıştık. Sonra Berlin'de birlikte olduk, İsmail Hakkı'yı ziyarete gelmişti. Orada Türkiye'de kurulacak bir akademinin planlarını anlattı. 1993 yılında TÜBA kurulduğunda oraya seçilen ilk yirmi üye arasındaydı. 2012 yılında TÜBA'ya yapılan hükümet müdahalesi üstüne TÜBA asli üyeliğinden istifa etti ve TÜBA'dan istifa edenlerin kurduğu Bilim Akademisi Derneği'ne girdi. Öldüğünde bu derneğin üyesiydi.
1982 yılında bir konferansta başlayan ortak çalışmalarımızdan beş tane makale çıktı. Bunlardan son ikisi birlikte gittiğimiz Trieste'deki ICTP'deki çalışmamız sonucudur. Sonra ben rahmetli Yavuz Nutku'nun etkisiyle Genel Göreliliğin klasik kuantalaştırması üzerine çalışmaya başladım. Namık Hoca ise gerçek parçacık fiziğini, biraz kuram, biraz fenemenolojiyi yeğledi. Bir daha birlikte yayın yapamadık.
Kendisiyle 1986 yılı yazında CERN'de karşılaştık. Oraya geleceğini bilmiyordum. Yemekhanede bana sırtı dönük otururken tanıdım. Üzerinde sadece onda gördüğüm değişik bir T-şört vardı. Yanma gittim. Sarıldık. Kendisi kuramsal bölüm başkanı Maurice Jacob ve diğer tanınmış kişilerle yemek yiyordu. Ben ise yalnız başımaydım.
Sonra Namık'ın TÜBİTAK günleri. Namık elindeki sınırlı olanakları en iyileri desteklemek için kullandı. Kendinden sonraki gibi artık büyük meblağlara erişen kaynakları civarda kim varsa onlara dağıtmadı. Namık ve Yavuz'un desteğiyle ÇG-1 kuruldu. TÜBİTAK'ta ilk kurulan çalışma grubuydu. ÇG-1 ilkin parçacık kuramcılarına destek oldu. Sonra bunlara deneyciler de katıldı. Güzel bir proje idi. Ancak sanki Nüket hanım zamanında sonlandırıldı (Prof. Dr. Nükhet Yetiş, Namık Pak'tan bir sonra TÜBİTAK'ın başına atanmıştı).
Namık'ın desteği ile İTÜ'de bir parçacık fiziği laboratuvarı kurup burada iki, üç yılda bir dış destekli toplantı yapma projesini geliştirdik. Aletler yurt dışından hibe gelecek, yurt dışından gelen hoca ve öğrencilerin parası kendi projelerinden ve alınan bir NSF projesinden karşılanacaktı. 2002 ve 2005 yıllarında Uluslararası Gelecekteki Hızlandırıcılar Derneği'nin desteğiyle iki uluslararası toplantı yaptık. TÜBİTAK katkısı sadece Türk fizikçilerin yol, yatak, yemek parasıydı. Sağ olsun arkadaşlar, Namık TÜBİTAK'tan ayrıldıktan sonra bu projeyi de sonlandırdılar. Hazırladığımız 2008'deki toplantıyı desteklemek için yerine getirilemeyecek koşullar ileri sürdüler. Bu projenin ölümü demekti. Şimdi geriye İTÜ'deki laboratuvarda Siegen ve Wisconsin Üniversitelerinden gelen birkaç yepyeni alet, Alexander von Humboldt vakfı ve CERN'den gelen birkaç aygıt kaldı.
2000'li yıllarda önce ben, birkaç yıl sonra Namık emekli oldu. Emekliyken pek görüşemiyorduk. 19 Kasım 2015 tarihinde ODTÜ'ye bir seminer için gittiğimde onu görmeyi umuyordum. Hastalığını duymamıştım. Kısmet değilmiş. Seminer tarihinden tam bir hafta önce, 12 Kasım 1915 tarihinde cenazesine katılmak için gene Ankara'ya gelmek zorunda kaldım. (Prof. Dr. Mahmut Hortaçsu)