Hepimiz öğrendiklerimizin büyük bir kısmını öğretmenlerimize borçluyuz. Her zaman bu gerçeğin bilincinde olarak, bizlere geçmişte birşeyler öğretmiş, ancak bugün artık aramızda bulunmayan hocalarımızı takdir ve şükranla anıyor, onları diğer arkadaşlarımıza tanıtmak istiyoruz. Elinizdeki şu belgeler, bizlerin daha unutmadığı, her fırsatta hem kıvançla hem de belirli bir duygusallıkla andığımız Türkiye fizikçilerinin yakın tarihi.
Gerçekten bu tarih, Türkiye tarihinden ayrı düşünülemez; son yüzyılın hareketli değişimlerini hocalarımızın başından geçenleri okurken onlarla beraber yaşıyoruz: komşu ülkelerden Anadolu’ya göçler, uzun askerlik görevleri, Cumhuriyetin kurulma, çabaları, devrimler, daha sonraki devirlerin değişik akımları. Birçok hocanın öyküsünü okurken duygulanmamak elde değil. Bazı hocalarımızın ecel öncesi aramızdan ayrılmaları da ne kadar yazık! Trafik kazalarını, hazmedemediğimiz bir yabancı teknoloji yoluyla hızlı modernleşmemizin diyeti olarak görmek gerek …
Prof. Dr. K. Zuber'in Türkiye'den ayrılmadan bir gün önceki veda töreni, 25.5.1949. İstanbul Üniversitesi, Fen Fakültesi, Koca Yusuf Kapısı. Ön sırada, ortada, uzun boylu, elinde buket olan Kurt Zuber; solda Belkıs Özdoğan, İhsan Özdoğan, Suha Pamir, sağda Remziye Akpınar, Ayhan Çilesiz, Nezihe Taşköprülü, Adnan Sokollu, Sait Akpınar, Cavit Ener görünmekte. (Fotoğraf: Prof. Dr. Mehmet Özdoğan) |
Eğitimimiz sırasında bizlere emeği geçmiş birçok hoca herhalde unutuldu; birçoğu hakkında ise bilgi bulunamadı. http://www.istanbul.edu.tr/fen/fizik/tanitim.htm/ adresinde şöyle deniliyor 1930’lu yıllar için: Bu dönemde özellikle Fransa’dan umumi fizik için Prof. Fleury, fizikokimya için Prof. Hovass, elektromekanik için Prof. Duscio gibi çok sayıda öğretim elemanı Türkiye’ye davet edilerek Fen Fakültesi’nin enstitü olarak adlandırılan çeşitli dallarındaki fizik derslerini Müderris Tevfik, Müderris Sait ve Müderris Ferid ile birlikte vermeleri sağlanmıştır. Daha sonra bu gruba 1929 yılında Prof. Fleury yerine Prof. Marcel Cau, 1931 yılında müderris muavini Dr. Fahir Yeniçay ve 1932’de de Prof. Marcel Fouché (1892 – 1971) katılmıştır.
1933’de yapılan üniversite reformu ile Fizik Bölümü iki enstitüye ayrılır. Dresden’den gelen Prof. Harry Dember (1882 – 1943) Tecrübî (= Denel) Fizik Kürsüsü başına, Prof. Marcel Fouché Genel Fizik Kürsüsü başkanlığına getirilirler. Prof. Dember’in dersini Doç. Nusret Kürkçüoğlu, Prof. Fouché’nin dersini de Doç. Celal Saraç Türkçe’ye çevirirler. Prof. Fahir Yeniçay, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel tarafından 1939’da FF Dekanlığı’na tayin edilir. 1940'da Prof. Dember ABD’ye gider ve Doç. Adnan Sokollu Tecrübî Fizik Kürsüsü’nü 1943 yılına kadar yönetir. 1943 yılında kürsünün başına Zürih’ten Prof. Kurt Zuber gelir. 1953 yılında ise Atom ve Çekirdek Fiziği Kürsüsü kurulur ve kürsünün başına Prof. M. Fahir Yeniçay getirilir. 1954 yılında kurulan Teorik Fizik Kürsüsü'nün başına da Prof. Cahit, Arf gelir. İÜ, FF bu yıllarda Türkiye’nin ilk doktoralı fizikçi kadınlarını yetiştirdi: Remziye Akpınar, Dilşad Elbrus, Belkıs Özdoğan, Nezihe Taşköprülü. Görüldüğü gibi, İstanbul Üniversitesi, FF’nin ilginç yılları kaleme alınmış durumda [Sevtap İshakoğlu-Kadıoğlu, İstanbul Üniversitesi Yayın No: 4106, İstanbul, 1998].
Prof. Dr. Erich Fischer ve Fen Fakültesi birinci sınıf öğrencileri.
Ankara Üniversitesi FF daha sonra kuruluyor. Kuruluşunun 10. yılı olan 1953’de çekilmiş bir fotoğraf ve Saime Göksu-Timms'in o günler hakkında yazdıkları: "Fischer ortada. Oradakilerin çoğu matematikçi ve astronomiciler olduğuna göre, ya birinci sınıftayız ya da ikinci. Herhalde Fischer matematikçiydi fizikçi değil. (Prof. Fischer fizikçi idi!) Ön sırada Fischer'in solunda oturan Hayriye Özden (matematikçi), tanırsın, galiba Hacettepe'deydi. Sağındaki Yüksel (matematikçi), arka sırada Yüksel'in arkasındaki sonradan evlendiği kocası astronomici, ismini unuttum şimdi (matematikçi Bedri Süer) ...Oğlanların hiçbirinin ismini hatırlamıyorum. Çoğu bitirince öğretmen oldular gibime geliyor. (Buradaki eksik adları Prof. Dr. Ay Melek Özer tamamlıyor: ‘İkinci sıranın sol başındaki rahmetli Bedri Süer, yanındaki matematikçi Leman Çelikkanat, onun yanındaki de Türkan Salgır…’ Ondan sonra ben (Saime Göksu, fizikçi), benim yanımda Rümeysa (Kızılırmak, gökbilimci; merhum gökbilimci Prof. Dr. Abdullah Kızılırmak'ın eşi) ve Yurdanur (Akovalı, fizikçi). Foto Güzer çekmiş fotoğrafı. Yani bayağı bir fotoğrafçı getirtmiş, çektirmişiz. Kimsenin fotoğraf makinası yoktu ki! Onun için benim okula ait hiç fotoğrafım yok."
Bu satırları ablası Saime'ye yazdıran Yeter Göksu. Yeter gerçek bir bilgi küpü: Bir gün oluyor "Kader Sokak'taki komşum Ahmet Say. Cavit Erginsoy hakkında en iyi bilgi onda!" diyor. Başka bir gün ise Yurdanur Hanım ile ilgili bilgileri Prof. Dr. Güneri Akovalı, Said Ali Ankara hakkında ise Prof. Dr. Arsın Aydınuraz yoluyla alacağımı söylüyor.
Prof. Dr. Tevfik Okyay (1910 – 71), Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan (1910 – 2003), Prof. Dr. Mehmet Adnan Kıral (1919 – 2004), Prof. Dr. Tarık Gökmen (1918 – 85), Prof. Dr. Abdullah Kızılırmak (1925 – 83), Prof. Dr. Hans Rosenberg (1879 – 1940), Prof. Dr. Erwin Finlay Freundlich (1885 – 1964), Prof. Dr. Edberg Adrian Kreiken (1896 – 1964), Prof. Dr. Wolfgang Gleissberg (1903 – 86), Dr. Janet Akyüz Mattei (1943 – 2004) gibi kişileri de hatırlıyoruz. Onları gökbilimci diye alamadım kitabımıza; ayrıca internette defalarca anılıyorlar. Saygıyla anılacak hocalarımızın başında ise 1950 yılında Türk Fizik Derneği'ni kuranlardan Prof. Dr. Cahit Arf (1910 – 97), Prof. Dr. Ali Rıza Berkem (1908 – 2007), Prof. Dr. Ratip Berker (1909 – 1997), Prof. Dr. İlhami Cıvaoğlu ve Prof. Dr. Kerim Erim (1894 – 1952) geliyor. Matematikçi veya kimyacı oldukları için kitapta yer vermedik. Prof. Dr. Mümtaz Kızılyallı hakkında ise bilgi bulamadım.
Belgeleri toplarken telefonda arkadaşlara bir resim yollatabilmek için veya internette bilgi bulabilmek için vaktin nasıl geçtiğini anlamadan geç saatlere kadar çalıştım. Kendimi hocaların bazen öğrencisi, bazen de meslektaşı yerine koyarak kendilerine hayran hayran baktım. Çağdaş uygarlıkların 200 yıl önce yaptıklarını, çok az olanaklarla 1900'lü yıllarda yapmaya çalışmak, üstelik doğa bilimleri temeli olmayan bir ortamda böyle zor bir işle uğraşmak ne kadar çok çaba ister! Tüm hocalarımızı saygı, hayranlık ve gıpta ile anıyorum.
Bu kitabı hazırlama fikrinin doğuşu, derleme işini üzerime almam kadar doğal oldu. Kitaba konu olan bazı kişileri "amca" olarak tanımıştım, onlara öyle hitab ederdim. Bazıları ile çok yakından ilişki kurabildim, mesleki yaşamımı etkilediler. Bir çoğunun adı, kendilerini ancak bir veya iki kez görmüş olmama karşın, belleğime kazınmıştı. Aramızdan ayrılmış akranlarım da var! Sayıları az da olsa, kitabın hazırlanışı sırasında adlarını ilk kez duyduğum hocalarımız da oldu; ne yazık ki kendileriyle görüşme fırsatım hiç olmamıştı.
Bu çalışma, değişik katkılarda bulunmuş olan birçok kişinin ürünüdür. Bu kişiler arşiv fikrini destekleyenler, oluşumu sırasında yorulmadan belge bulup, yaratıp, gerçekten uğraşıp katkıda bulunanlar, resim ve makale tarayanlar, yazılanları düzeltenler, basılmasına önayak olanlar ve dağıtanlardan oluşuyor. Teker teker bu kişileri saymak ve herbirinin emeğine değinmek olanaksız. Editörlük ve birçok başka işi ben yaptığım için hatalardan da ben sorumluyum; kusuruma bakmayın! (Mehmet Erbudak)