1ei1Y8 Kasım 2007 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen Erdal İnönü Anma Töreni’nde Prof. Dr. Meral Serdaroğlu'nun konuşmasından:

"... Erdal Bey Ankara'da dört beş ulema ile kurulan bir üniversitede modern fiziğin en ileri saflarında araştırma yapabilen bir kuşağın yetişmesini sağladı.

Erdal Bey matematiksel fizikte bilime çaktığı çivilerin yanısıra yönetici olarak temel bilimlerin gelişmesini sağlamak için uğraşmıştır. Her zaman soğukkanlılığını ve nezaketini korumuş ama ilkelerinden hiçbir zaman ödün vermemiştir. Gerçeği süzen prizması ise etrafındaki öğrenci ve çalışma arkadaşlarına devamlı yardımcı olmuştur. Bir konuda kendisine danıştığımız ya da bir sorunun çözümü için yardım istediğimiz zaman, işimize gelsin ya da gelmesin, çok açık cevap alırdık.

ODTÜ Fizik Bölümü'nden mezun olunca hemen ABD'ye doktora yapmak için gitmek istemiştim. Referans mektubu istemek için Erdal Bey'e gittiğim zaman, "ABD'ye gidip ne yapacaksın, bölümümüze Feza gelecek, Amerika'ya gideceğin yerde bu seviyede kimse olmayabilir. Sen burada kal, ayrıca zaten öğrencimiz az, seni de gönderirsek Feza kiminle çalışacak?" demişti. Açıkçası biraz da kalmamı zorlayıcı olan böyle bir durum beklemiyordum. Erdal Bey'i dinleyip kaldım ve çok da iyi yapmışım.

Erdal Bey'in soğukkanlılığı da beni her zaman şaşırtmıştır. Kendisini tanıdığım 45 yıl boyunca bir kere bile sesini yükseltiğini duymadım. Ama kızdığını ve yapılanın doğru olmadığını sakin sakin, ama son derece kararlı bir şekilde anlattığını çok gördüm.

1982 yılında Boğaziçi Universitesi’de 11. Uluslararası Fizikte Grup Teorik Metodlar Konferansı’nı birlikte düzenliyorduk. 150 civarında yabancı fizikçi ve matematikçinin katılacağı bu konferansta “Wigner madalyası bir törenle sahibine verilecekti. Uluslararası temel ve uygulamalı fizik birliği (IUPAP) konferansın sponsorluğunu yapıyordu. Ünlü pek çok bilim adamı katılacağını bildirmişti. O zamanlar şimdiki gibi email olmadığı için mektup, telex veya telgraf ile haberleşiyorduk. Yurtdışına telefon bağlantısı ise çok zordu. Bu arada Wigner Madalyası'nın Nobel Ödüllü Gellmann ile çalışmalar yapmış toerik parçacık fizikçisi Yuval Ne'eman'a verildiği haberi geldi. Ne'eman o sırada Bilim ve Araştırma Bakanı olarak İsrail hükümetinde bulunuyordu. Kendisinin katılacağı tören için hazırlıklara başladık. O zaman İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, Dışişleri Müsteşarı ise Kamuran Gürün idi. Valilik'ten ve 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan izin alındı. Gerekli vizeler konusunda yardım için Dışişleri'ne yazıldı.

Konferansın hazırlığı tüm hızı ile devam ederken politik bir sorunla karşılaştık; Beyrut'taki elçiliğimiz İsrail kuvvetleri tarafından bombalandı. Bu durumda, Türk hükümetinin İsrailli bir bakanın gelip halka açık bir tören ile Wigner Madalyası almasına izin vermesi olanaksızdı. Durumu, Kollokyum'un Sürekli (Standing) Komitesi'ne bildirince, komite, IUPAP’ın herkese açık olma kurallarına uymadığımız için konferansı fesh etme kararı aldı. Ayrıca, katılacak bilim adamlarından çoğu, İsrailli fizikçilere vize verilmemesi nedeni ile konferansı boykot kararı aldı. Davetli konuşmacılarımızdan boykota katılıp gelemeyeceklerini bildiren telgraflar gelmeye başladı.

2eiYErdal Bey ilk önce Ne'eman haricinde gelmek isteyen İsrailli fizikçilere vize verilmesi için Dışişleri Bakanına 3 sayfalık bir mektup yazıp durumu anlattı.

Mektubunda "Vize verilmezse konferansın ölçüsünü çok aşan zararlar göreceğimizden, Türkiye'nin Batı Avrupa ve bilim çevrelerindeki saygınlığının çok sarsılacağından korktuğunu" belirtti. Bu sırada ben de Dışişleri Bakanlığı'nda kamp kurmuş Orta Doğu masasındaki diplomatlara durumu anlatmaya çalışıyordum.

Bu uğraşlarımız sonunda gelmek isteyen ve Ne'eman'ın öğrencisi olan bir fizikçi hanıma vize alındı. Ama sorun henüz çözülmemişti. Sürekli Komite ve IUPAP üyelerinden bazıları vize alınmasına rağmen Wigner madalya töreni olamayacağı için boykotu sürdürmek istiyorlardı. Erdal Bey madalya töreninin başka bir yerde yapılabileceğini, konferansın notlarının daha sonra kitaba eklenebileceğini söyleyerek bir çözüm getirmeye çalışıyordu. Hepsini ikna edebilmek için mektuplar yazdı. Bazı üyelerle uzun uzun telefonla konuşup konferansa katılacak konuşmacıların gelmesini sağlamaya çalıştı.

Hiç sinirlenmedi, ancak bir komite üyesini, “Sizin elçiliğiniz bombalansa, siz bu kararı veren hükümetin bir bakanını davet edebilir miydiniz?" diye uyardı. Bu arada da IUPAP’ın sponsor olarak verdiği parayı geri gönderdik. Ben "eyvah, ne olacak şimdi?" derken Erdal Bey bir akşam elinde bir para paketi ile bizim eve geldi. "Parayı ben veriyorum. Konferans olur, IUPAP ödeme yaparsa, geri verirsin. Sen konuşmacıların uçak biletlerini göndermeye başla, gelirler," dedi.

Gerçekten de davetlilerin çoğu geldi, başarılı bir grup teorisi konferansını Wigner madalyasız yaptık. Ne'eman’ın öğrencisi dahil herkes geldi. Erdal Bey'in kararlı, ve soğukkanlı direnişi sayesinde 1962 yılında ilki Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılmış olan Grup Teorisi Konferansı geleneği sürdürülmüş oldu. Erdal Bey ile birlikte editörlüğünü yaptığım konferans kitabı bir yıl sonra Springer Verlag tarafından yayınlandı, içine onun önerdiği gibi madalya tören konuşmaları eklendi.

Erdal Bey, uluslarası toplantıların Türk bilim ve kültürünün dünyaya açılmasını ve bu yolla gelişmesini sağlayacağına yürekten inanırdı. Ülkemizde bazı konferansların gelenek haline gelmesi Erdal Bey sayesinde olmuştur. Erdal Bey'in bilimsel çalışmaları yanısıra Türk biliminin gelişmesi için yaptıklarının örnek alınması gerektiğine inanıyorum ..."